Hisarörü Körfezi - Devam

4. Gün Selimiye

Ertesi gün öğleden sonra, tekne ekibinden iki kişinin ayrılacağı Selimiye iskelesine yanaştık. Selimiye, küçük bir sahil köyü. Pırıl pırıl bir denizi var. İşletmelerin önemli bir kısmı, varı yoğu İstanbul'da bırakıp buraya yerleşen elit insanlar.

Yolcularımızı gönderdikten sonra Mehmet Kaptan'ın kolejden arkadaşım dediği, karı koca bir çiftin işlettiği şirin bir kafede biraz soluklandık. Civardaki evlerin dış cepheleri özenli, bazıları resimlerle süslü, bazıları çiçeklerle bezeli.


Selimiye'den ayrılıp yakınlardaki bir koya gecelemek üzere vardık. O koyun adı yoktu. Sonradan telefonuma koyduğum GPS bookmark'larına da baktım, gerçcekten adsız bir koy. Fakat koyun güzel bir tarafı vardı ki, bir sonraki gün ana yelken de dahil, şöyle gün boyu güzel bir yelken yapma kararı aldık.

Bu arada geceleri dolunayı bahane ederek, aslında hava o kadar da müsait olmamasına rağmen, denize atlayıp atlayıp duruyoruz ve Allah sonumuzu hayretsin deyip geçiştiriyoruz. Andy'e denize girmeyi düşünüyor musun diyorum. 60 a 40 karşıyım diyor. E hadi girelim o zaman diyorum :), giriyoruz. Tabii diğerleri de peşimizden. Gerçi sonradan ekip bensiz de bir gece girdi. Öyle tatlı bir uykum gelmişti ki, dolunayın loş ışığında, simsiyah bir deniz içinde, kendini uzay boşluğunda gibi sıfır ağırlıkta hissetmenin muhteşemliğini başka bir akşama bırakmıştım.


5.Gün Dirsek Bükü

İşte su temizliği kategorisinde gördüklerim arasında en üst sıralara yerleşen, hatta belki de en üste oturan bir koy: Dirsek Bükü. Dirsek büküne geldiğimizde koyun içlerine doğru kurulu olan küçük restorana çok yaklaşmadan, güney tarafında kayalıklara kıçtan kara olduk. Akşam biraz çalkanlıtı sudan pek birşey anlayamadıysak da, sabah kalktığımızda gördüğümüz suyun durgunluğu, derin mesafeye rağmen dip balıklarının seçilebilmesi, turkuaz ötesi bir renk Dirsek büküne tatilimizin en gözde yerlerinden biri notunu verdi. Bir sonraki tatile mutlaka bir iki akşam ayırmalı.

Selimiye - Dirsek Bükü arası mesafeyi tümüyle yelkenle kat ettik. Bir ara dümene geçip, 19.2 metrelik bir yatın dümen farklılıklarını algılama şansım oldu. En önemli fark, teknenin dümen hareketine verdiği tepkinin biraz daha zaman alması gibi geldi bana. Bir de dümene binen yük özellikle orsa seyirde küçük tekneye oranla biraz daha yorucu. Ama tabi ki çok daha zevkli.

8.2 knot luk rekorumu kimse kıramayınca :) dedim kaptan tamam artık koya gidebiliriz. :) Dirsek bükü ağzında yelken indirip, koya girdik. Dirsek bükü, balığı da bol bir yer olarak aklımızda kaldı. Ben yine ispari tutmaya devam ettiysem de, arkadaşlar sokkan ve bilimum başka balıklar tuttular.


Dirsek bükü akşamı, planımıza göre dönüşe geçmemiz gereken günden öceki son akşamdı. Tatili Turgutreis giriş ve oraya dönüş olarak planlamıştık ve bir sonraki gün yani Perşembe dönüşe geçip, Bodruma yakınlaşmamız gerekiyordu. O arada fikir kimden çıktı bilmiyorum, 'neden biz de Selimiye'den dönmüyoruz ki' denildi. Selimiye'den Bodrum havaalanına dönüşü sorduk, biraz pahalıcaydı ya, kaptan Turgutreis'e dönmeyeceksem bir kısmını da ben hallederim dedi ve o gece planı değiştirmeye karar verdik. Bodruma dönmeyecek, Selimiye'den Havaalanına gidecektik.

Plan değişikliğiyle 2 gün birden kazanınca Kaptan 'hadi sizi Simi'ye götüreyim o zaman' dedi. 'Kaptan iyi de, ne pasaport ne birşey' diyecek olduk, günübirlik gidişlerde, çok kısa giriş çıkışlarda sorun yaşanmadığımı, hele de Türk bayraklı yatların avantajlı olduğunu söyledi. Ve biz ertesi gün kendimizi Simi'ye yanaşır bulduk.

6. Gün Simi

Simi'ye yanaşıp, koya girişte iskele uçta kalan yakıt istasyonuna bağlandık. Kaptan yakıt ikmali yaparken, bir buçuk saat sonra teknede buluşmak üzere adanın merkezine doğru kıyı kıyı yürümeye başladık. Ada, bir tek modern mimarili yapı barındırmaması ile büyüleyici. Evlerin tümü şirin tarihi evler. Çok çok iyi korunmuş bir mimari doku, yeni yapıların dahi adaya has dokuyu barındırması, pırıl pırıl, şirin daracık ara sokaklar, dış cepheleri sanat eserini andırır evler.... Adaya mutlaka tekrar gelmeyi, bu defa pasaportlarımızla ve gece konaklamalı olarak gelmeyi planlayarak, alışverişimizi tamamlayıp tekneye döndük ve öğlen yemeğimizi yemek üzere yakınlardaki bir koya demirledik. Koyda kapıları denize açılan, denize kıyılı evler ve küçük de bir taverna vardı. Yemeğimizi yeyip, adanın arkasında kalan Panormiti Koyuna yollandık. Panormiti adeta gece teknelerin konaklaması için yaratılmış, dar girişli , çanak şeklinde bir koy. Su derinliği 5 metre civarı. Saat başı çalan kilise çanı ve nadir araç sesleri harici koy sessiz. Koy girişinde tepeye kurulu bir yel değirmenine yürüyüş yolu var.

Panormiti'de sabah son kez denize girdim. Son kez diyorum, çünkü maalesef, önce bir karın ağrısı, sonra hafif ateş ve halsizlikle devam eden üşütme beni bir gün kamaraya hapsetti. Panormiti'den ayrılıp, Orhaniye'nin karşısındaki, kaptanın 'Emel Sayın koyu' dediği nefis koya geldik. Tam demirlemiş, kıç halatı bağlıyorduk ki, yolda ara ara serpiştirmeye başlamış olan yağmur şiddetlendi ve yan guletin kaptanı Can kaptana 'abi sıkı lodos fırtınası geliyor, burada barınılmaz' dedi. Lodos fırtınasına daha korunaklı olacağı düşüncesiyle Orhaniye'ye doğru yollandık ve gecelemek üzere sağlamca bir demir atıp, kıçtan kara olduk.


7. Gün Orhaniye

O gece fırtına şiddetlendi. Tekneye bordadan vuran rüzgar, koca tekneyi uçlarindan bağlı bir hamak misali iki yana salladı durdu. Neyse ki kaptanın yeni taktırdığı ultra demir sorun çıkarmadı. Gece en şiddetli anlarında ben rahatsız ve yatıyorken, sanıyorum kıç halatı söktük, fakat maceraya pek dahil olamadığım için tam olarak neler oldu bilemiyorum.


Neyse ki, hiçbir sorun yaşamadan sabahı ettik, Sabah uyandığımızda biraz ara vermiş yağmur ve seyrelmiş bulutların arasından görülen manzara soldaki gibiydi. Yağmur yağdıkça ta kamarama kadar gelen çam kokusuyla, muhteşem yeşili, dimdik dağları ve harika kız kumu ile Orhaniye muhteşem bir cennet köşesi daha.

Öğlene doğru tekneden ayrılmak üzere Selimiye'ye yanaştık ve çok güzel anılarla dolu bir tatili geride bıraktık. Tatil boyunca bir haftasını 19 X 3 desek en fazla 60 metre kare bir alanda çok eğlenerek geçirebilen 7 arkadaşa, Can ve Mehmet kaptanlarımıza sonsuz teşekkürler.


Sevgiler
Osman

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Göcek,Ekincik,Çiftlik,Kumlubük,Turunç Pınarı

Acemi Kaptanın Göcek Anıları - Eylül 2008

Hisarönü Körfezi