Göcek,Ekincik,Çiftlik,Kumlubük,Turunç Pınarı


Bu yılki rotamızı aylar öncesinden bir heves hazırladık. Tekneyi Göcek'ten alıp, bir hafta içinde ne kadar batıya gidebileceksek o kadar gidip hafta ortası dönüşe geçecektik. Tekneyi yine Budget Sailing'den kiralayacak, 27 feet Aloa'mızla iki kafadar bir hafta şehirden uzaklaşacaktık.














8 Haziran Cumartesi öğlene doğru Göcek'e vardık. Teknemiz hazırdı, hemen alışverişi yapıp çıktık. Niyetimiz Göbün'de o geceyi geçirmek, sabah erkenden de Ekincik'e yollanmaktı. Fakat Göbün'de yemekteyken Aziz kaptan aradı, hava yarın biraz sert, ertesi gün çıkın dedi. Büyük sözü dinemeden olmaz, peki dedik.

Sabah çıktık Yassıcalar'da çok sevdiğim bir yer var, Zeytin adası ile Şeytan adası arası sığlığın ora. Tonoza bağlandık, tüm günü ve geceyi orada geçirdik.

Cepten son hava durumu kontrollerini de yaptıktan sonra, ver elini Ekincik. Sabah erken çıktığımızdan ilk saatlerde rüzgar sıfıra yakındı. Sarıgerme açıklarına kadar 3-4 saat motorla gittik. Sonrasında rüzgarımız çıktı ve yelkene başladık.

Bu defa uzun yol yapacağımızdan sırtı atalım deyip Göcek'te bir sırtı olta hazırlatmıştık. Ben dümendeydim ve yelkenle gidiyorduk. Özgür sırtı atmaya karar verdi, tamam dedim.Sonrasında bir tramola atmamız gerekti.  Hadi ben cenova işini halledeyim, Özgürcüğüm de dümen tutsun istedim, fakat sevgili arkadaşım bir önceki tatilde bir kaç defa yaptığımız tramolayı unutmuş, dönüşü fazla kaçırınca, misina maalesef teknenin altına dolanıverdi. Çekiştirdik gelmiyor.. Pervaneye dolanır korkusuyla da aklıma kesmekten başka birşey gelmedi. Dolayısıyla sırtı maceramız tatilin başında hayal oluverdi :). Herneyse, ders: yelkenle seyirde sırtı atma, atacaksan tramola öncesi topla, topmalayacaksan da dümeni tecrübeli birine ver. Adam hem sırtıyı tut, tem tramolva at nasıl yapsın. Doğa biraz burnumuzu sürtüp "hooop, şımarmayın" dedi, sağlık olsun.

Saat 3 gibi Ekincik'e vardık.

Ekincik

Ekincik'e ilk gelişim. Nefis bir doğası var. Harika bir de tesis. My Marina adında butik bir marina burası. Herşey çok özenli. Restoran tertemiz. Yemekler nefis. Deniz suyu bir numara. İnanılmaz güzel bir yer Ekincik ve My Marina "keşke her koysa böyle bir tesis olsa" dedirten bir yer. Bir tane ama, sadece bir tane :)

Çok ilginç detaylar var Ekincik'te. Tuvalet ve duşlar, geleneksel uslüpta dekore edilmiş. Girişte ayakkabılarınızı çıkarıp takunya giyiyorsunuz. Bize çok ilginç gelmiyor tabii de, turistler için değişik bir rituel olmuş.

Restoran'a tırmanmak gerekiyor, kıyıda değil. Ama tırmanınca manzara nefis. Dağ bir anda yükseliveriyor.

Çöplerinizi ayrıştırırsanız, kıyıda geri dönüşün kutuları konmuş. Yoksa da asıl çöp yeri yine tırmanarak gidilen, dağın üst kısımlarında bir yer. Sevgili arkadaşım Özgür, geri dönüşüm kutularını asıl çöp sanıp, çöpleri kutuların başında el yordamıyla ne kadar ayrıştırabildiyse ayrıştırıp, fırlatıp gelmiş.  Ben de diyorum nasıl bu kadar çabuk gelebildi :)  Daha alışamadık geri dönüşüme millet olarak.

Suyun berraklığı inanılmaz. Haziran başı itibariyle su öyle hamam gibi de değil.Çok güzel serinletici.

Ekincik yolumuz neredeyse 7 saat sürdüğünden ve hava öyle çok da bir sıcak olmadığından, 'uzun süre yelken yap ve sadece tişört giy'e benim bünye biraz itiraz etti. Üstüne bir de diriltici su derken, geceleri ter atmaya, hafiften ateş çıkarmaya başladım.

















Ders: Ne kadar yaz olsa da, Haziran'da uzun süreli rüzgar, hele de deniz üzeri olanı insanı hasta edebiliyor. Üşenme, iyi kötü bir yağmurluk bulundur.

Marina'da elektrik su var. Market'i de gayet güzel. Üç torba buz alıp buz dolabımızı takviye ettik. Yukardaki fotoda bizim küçük taka görülüyor. Yelken performansı çok iyi. Hiçbir sorun yaşamadık. İki yaşlı karıkoca gelip tekneyi sordu, kiraladık dedik. "Çok mantıklı, iki kişiye gayet yeterli" deyip 45 feet teknelerine geri döndüler. Haklılar, gerçekten de 27 feet bir tekne, iki kafadara ideal. Havuzlukta bir taraf onun bir taraf senin, yat uyu gerekirse . Tekneye de üç, bilemedin 4 kişi gitmeli en fazla aslında.

Marinanın biraz ilerisinde bomboş ve bakir bir koy var. Suyu inanılmaz.

Sabah oldu, kahvaltı sonrası Marmaris'in batısındaki  Çiftlik koyuna yollandık. Bu tekneciğin maalesef bir buzdolabı soğutucusu yok. Sadece dolap var, içine konan buz kalıbıyla soğuğu muhafaza edebiliyor. Dolayısıyla da kalıp buz olan mekanlara biraz bağımlı kalınıyor. Olsun, çok derdimiz değil. Zaten tenkede yemek yapmakla uğraşmaktansa akşamları iskelelerde yemek yemeyi tercih ettiğimizden, bu o kadar da büyük bir sorun değil.

Ekincik - Çiftlik koyu arası 18 mil kadar. Tam yarı yolda rüzgarımız neredeyse sıfıra inip de deniz çarşafa döndüğünde dönüşümlü deniz molası verdik. Tekne tatilinin en zevkli anı. Deniz ortası yüzme.

Çiftlik 

Öğleden sonra Çiftlik koyuna vardık. Aloa 27 teknemizin bir kısıtı da küçük hacimli yakıt deposu. 35 litre depo saatte 2,5 litre diye hesaplarsak 14 saat motor seyri demek. Gösterge de olmadığından seyirleri not alıp, ya da akılda tutup kabaca hesaplamak gerekiyor. Göcek Ekincik arası, ara ara rüzgarın kesilmelerini de hesaba katınca bir 4-5 saat, Ekincik Çiftlik arası mesafe daha kısa olsa da daha az rüzgalı olduğundan  bir 4-5 saat de orada desek, toplam 10 saat motor seyrimiz vardı. 25 litre yaksak kaldı 10 litre. Mecbur yakıt almalı, yoksa da dönüşe yetmeyecek. Yedek mazot bidonumuz 15 litre kadar. Ders: Göcek körfezinde dolaşılacaksa Aloa gayet iyi de, uzun seyir yapılacaksa, bir buyuk tekne 80 litre hacimli Comet'i kiralamak daha akıllıca olabilir. Ya da daha fazla yedek mazot belki. Gerçi sorun olmadı, Çiftlik'te Deniz Restoran'ın iskelesine yanaştık. Sağolsunlar, Bayır'dan bir bidon mazotumuz sabaha geldi. Depoyu ve yedek bidonumuzu fulleyip yakıt meselesini hallettik.

Çiftlik'in denizi harika. Müthiş bir su  ve koyun ağzını kapatan adadan olsa gerek, çarşaf gibi. 

Deniz restoranın fiyatları çok uygun. Yemekte ne yedik hatırlamayadım ama muhtemelen hastalığın etkisinden aklımda müthiş bir lezzet kalmış değil. Yakınlardaki bir manavdan limon, nane, bal alıp kendime ilaç yapıp yattım.

Kumlubük

















Çiftlik'ten kahvaltı sonrası çıktık. Orjinal planda olan Serçe Limanı seyrini, hastalığımın pek de hayırlı ilerlemeyişi nedeniyle iptal etmek zorunda kaldık. Sonrasında da Söğüt vardı, ama bir gün geç çıktığımızdan, ondan zaten vazgeçmiştik. Sonuç olarak hava ve sağlık muhalefeti nedeniyle yakınlarda olalım dedik ve Kumlubük'e gitmeye karar verdik. Ders: Yanına iyi kötü bir iki ilaç al.

Kumlubük Çiftlike çok yakın olduğundan, hadi Turunç'a da bir bakalım dedik. Belki seversek yanaşır, hem de bir eczane bulurduk. Fazla kalabalık gelince vazgeçtik. En kötü ihtimalle Kumlubük'ten Turunç'a karayoluyla gidip ilaç alınabilir diyerek Kumlubük'te karar kıldık.


Henüz öğlen vakitleri olduğundan, bolca yelken yaptık. Arkadaşım tramola uzmanı olana kadar tramolalar attık. Sonra da onun deyiyişle "kanaviçe" attık :)

Kumlubük tatilin en güzel koylarından biri oldu. Çiftlik'e kıyasla çok daha sakin ve bakir bir koy. Yacht Club restoranda İspanyol usulü ahtapot nefisti. Servis, güler yüz ve özen nefis. Fiyatlar tuzluca, ama hakediliyor. 

Turunç Pınarı

Kumlubükten erkenden çıktık.  Yolumuz 40 mil, Fethiye tarafında Turunç Pınarı. 3-4 saat motor, ardından yelken başladı. Sarıgerme açıklarına geldiğimizde dümeni arkadaşa emanet edip biraz kestirdim. Dönüşümlü uyumalar yapıyoruz ya, benim uyumalar biraz daha fazla, halen hastalık etkisiyle halsiz düşmelerim oluyor.

Fethiye körfezine yaklaşınca senelerce görmek istediğim bir koya girme denemem oldu. Adını bilmiyorum ama tam hamam koyunun arka tarafı. Girdik ama çok dalgalıydı, başka zamana bırakıp doğrudan Turuç Pınarı'na yollandık. Dümeni emanet ettiğim sevgili arkadaşım cepten gezi parkı haberlerine bakmaktan bir arpa boyu yol gidemediğinden tekrar dümene geçtim :)  İki saattir uyuyorum adam topu topu 5 mil gitmiş. :) Afferin sana. #dirensabrım deyip yola devam ediyorum tabii, yapacak birşey yok. Bu defa o uyuyor, koya girmeden biraz önce uyandırıyorum.

 Turunç Pınarına dördüncü gelişim. Her seferinde aynı şeyleri yiyorum: balıkçı kebabı, ahtapot ızgara. Bir de tesadüf oldu, iki yıl üst üste doğum günüm bu koya denk geldi. Denk geldi diyorum çünkü her seferinde gideceğim haftanın doğum günümün olduğu hafta olduğunu sonradan farkediyorum ve Turunç Pınarı rotada olmuyor. Öte yandan gelmeden de edemiyoruz.

Ertesi gün Sıralıbük'e gittik. Bir tonoz'a bağlanıp, son gecemizi geçirdik. Sonaki gün öğlene kadar
körfezde yelken, öğlen Göcek adasında yüzme molası ve 4-5 gibi tekneyi teslim ettik.

Tatil arkadaşım Özgür'e buradan selamlar. Sorular için lütfen yazmaya çekinmeyiniz. osmanolgen@gmail.com.

Aşağıdaki görüntüler de bu tatilimizin anısı.


Sevgiler
Osman

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Acemi Kaptanın Göcek Anıları - Eylül 2008

Hisarönü Körfezi