İlk Defa Orhaniye

Senelerdir Göcek'ten çıkar dururum. Bu yıl ilk defa Orhaniye çıkışlı bir tekne yapalım dedik ve üç kafadar 32 feet bir tekne tuttuk. Son anda bir arkadaşın gelememesiyle iki kişiye düşünce tuttuğumuz 32 feet yelkenli bize saray hissi verdi. 

Reşat benim işyerinden arkadaşım. 2013 Ekim sonu Göcek'teki tekne arkadaşlarımdan birisi. Orhaniye Martı marina'ya ulaştığımızda Yelkenli.com ofisine yöndendirildik. Senelerdir Göcek'teki Budget Sailing kaptanlarınca şımartılmaya alışmışım, yok bakiye nakit olsun, yok Cuma akşam kesin marinada olacaksınız vs gibi direktifler pek alışık olmadığım şeylerdi.

Orhaniye marina  lokasyon olarak iyi bir yerde olmasına rağmen,  marinadaki tek market, maalesef ikmal konusunda çok da yeterli değildi. Donmuş ürünler hariç et ürünleri yoktu mesela. Çok da birşey almayacaktık zaten ama alacak olsak Orhaniye'ye gitmek gerekiyordu. Marina yönetiminin acilen konuya el atması gerek, marina'da ikmal gercekten sorunlu.

Tekneyi teslim alma işlemi biraz gereksiz işkilliydi. Elinize verilen checklist'te yazan 3 adet vinç, 7 adet usturmaça gibi kalemleri tek tek kontrol edip, "evet varmış" demek, sonunda da imza atıp demirbaş teslimi gibi teslim almak biraz can sıkıcıydı. Tamam kim bilir neler geliyor şirketin başına da, bunu ilk defa görüyordum. Hadi Budget Sailing yapmıyor, Sunsail'in tekne teslimini de biliyorum en nihayetine, hiç böyle birşey yoktu.

İlk gün tekneyi teslim alma uzun sürdüğünden fazla uzaklaşmadan Orhaniye içersinde Kale adası arkasında alargada kalalım dedik. Gittiğimizde koyda iki üç tekne vardı. Hafif melteme yüzümüzü dönüp , havuz tabanını andıran ve çok az değişen 10 metrelik dibe demirimizi serdik. Gece çıt yoktu ve rakılarımızı yudumlayıp mışıl mışıl uyuduk.

Ertesi günkü hedefimiz Kocabahçe koyuydu. Lakin güneş yağı almayı unuttuğumuzdan marina'ya uğrayıp, yağ alıp gitmeyi düşündük. Demir alırken, bir yere kadar çeken ırgat çekmez oldu. Nedenin bir türlü bulamadık. Meğer dolap küçük olduğundan ırgatın altına zincir birikiyormuş, elle zinciri yaymak gerekiyormuş. Bir şey daha öğrenmiş olduk.

Koçabahçe koyunda restoranın şamandırasına bağlanıp, akşam yemeğimizi orada yedik. Ertesi günkü hedefimiz ne zamandır gitmenin hayalini kurduğum kiseli adası idi. Burnu dolaşıp gittiğimizde ada civarının çok kalabalık olduğunu gördük. Birkaç deneme sonrasında sağlamca bir demir atıp koltuk halatımızı aldık. O ara derinlik göstergesi sapıttı sandım, olmadık yerleri 30 40 m gösteriyordu. Meğer ayarını feet'e almışız. Baştan öyle olmadığına eminim,Orhaniye'de doğru gösteriyordu. Bir hata da teknenin arkasındaki 50 m denilen halatın topu topu 30 metre civarında olmasıydı. Ona güvenerek hazırlık yapmamıştım. Reşat yüzerken ve  ben dümendeyken halata ek yapacak kimse olmaması işimizi biraz güçleştirdi. Neyse ki sağsalim demirleyip geceyi sorunsuz geçirdik.

Bir sonraki durağımız Bozburun Yat Kulübüydü. Her detayın çok güzel olduğu tesis, fiyat açısından benzerleri gibiydi. Kıyılarımızda buna benzer bir kaç yer var zaten, onlar da aşağı yukarı aynı fiyatları istiyorlar, fiyatları normal karşıladım. Fakat bir daha giderim ve şunu mutlaka yerim denilecek özgün bir lezzet de yoktu. Belki biz sipariş etmeyi bilemedik. Yemekler çok lezzetli ama bambaşka lezzetler de değildi. Vişneli dolmada şaşırtıcı bir lezzet bekliyorken, Reşat da aynı şeyi söyledi: "güzel değildi"

Öte yandan kuruluş hikayesi, sahiplerinin ve tüm çalışanlarının misafirperverliği, ve tesisteki en küçük detayın dahi butik bir özenle seçilmesi görülmesi gereken bir deneyim.

Sonraki günkü durağımız Bozukbükü idi. Koya girişte ilk restorana yanaşıp akşamı orada yedik. Normal fiyatlı ve gayet lezzetli yemeklerle güzel bir akşamdı. Bozukbükü bir ara birkaç arkadaş arsa almaya niyetlendiğimiz koy. Suyu nefis. Aşağda linkini verdiğim video'unun başlangıç görüntüleri Bozukbükünden. Su inanılmaz güzel ve serin.

Sonraki gün uzun bir yelken seyriyle Dirsek büküne gittik. Yine iskeleye bağlandık. Yelkencilerden hep duyduğum deniz suyuyla makarna yapma fikrini o gün hayata geçirdim. Deniz kokulu bir makarna ortaya çıktı. Üzerindeki domates sosa hiç tuz koymamak lazım yalnız, deniz tuzu tüm porsiyona yetiyor.

Diğer bir spesiyalimiz de sabahları kahvaltı yerine pişirdiğimiz muhlama idi. Karadenize özgü  bu basit yemek, özellikle yelken severler için ideal bir porsiyon. Yapması kolay sadece üç malzeme gerekiyor  ve her öğün yenebiliyor.

Yelkenli com tekneyi Cuma akşamından istediğinden de ertesi gün Orhaniye'ye döndük. Yolda Bencik koyuna uğradık. Normalde gece kalmayı planladığım koya sadee öğlende uğrayabilmek buruk ise de bir dahaki sefere deyip tatili bitirdik.

Aşağıda tatil anılarını içeren küçük video'yu beğenmeniz umuduyla.

Sevgiler
Osman









Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Göcek,Ekincik,Çiftlik,Kumlubük,Turunç Pınarı

Acemi Kaptanın Göcek Anıları - Eylül 2008

Hisarönü Körfezi