Üçüncü Kez Akbük
İki yıl önce iskelesine yanaştığımız ve yemeklerini beğendiğimiz Altaş Restoran'ın pansiyonu da olduğunu görünce tamamdır deyip pansiyon sahibi Öner bey'i aradım uzun haftasonu konaklamamızı ayarladım.
Öte yandan iki GPS teknolojili arkadaş olarak Gökhan ve ben bu yolu bulamayıp :) Akyaka'ya kadar gidince gidiş süremiz biraz uzadı. Öğlene doğru koya vardığımızda nefis bir hava ve mükemmel bir deniz bizi bekliyordu. Maalesef fotoğraflar önceki senelerden ( fotoğraf
Yemeğimizi yeyip biraz denize girdik. Grupta Mayıs ayında ilk kez denize girenler oldu diyeyim, Akbük'ün denizinin çekim gücüne siz karar verin. Su serin ( tamam serinin biraz ilerisi belki :) ) ama içinde durunca ısınılan türden. İçinde durdukça morarılan denizler de hatırladığımdan, Akbük'te denize soğuk demek yanlış olacak.
Altaş pansiyon temiz odaların, duşların, kendi tarlalarında yetiştirilme sebzelerle yapılan salataların olduğu güzel bir mekan. Akşamki
Tatilde erken kalkıp sabah fotoğrafları çekmeyi seviyorum. Fakat bu sefer makinem yanımda olmadığından Pazar sabahı saat falan kurmadım. Öte yandan koydaki oksijen miktarından mıdır nedir, sabahın 4 buçuğunda uyandım. Uyanmışken de sahile inip biraz koyu seyrettim. Bir buçuk saat kadar dolandım.
Arkadaşlarımızı havaalanına bırakmadan önce Güllük'e uğrayacak vaktimiz oldu. Güllük bana göre değil, biraz beton. Yolcularımızı gönderdikten sonra da bu defa Ören yolu üzerinden Akbük'e döndük. Son akşamki yemeğimizi rakı, meze ve azar azar porsiyon etlerle hafif tutup yattık.
Pazartesi sabahı nefis bir denize uyandık. Bu arada dibi kum, suyu pırıl pırıl muhteşem bir köşesi var Akbük'ün. Ulaşımı yürüyerek dahi biraz meşakkatli ama ödül büyük. Benzer bir koya Sedir adasında ücretli giriliyor, nefis bir su. 'Kimse yok' un yanısıra, kum zeminin muhteşem hissi ender bulunan türden.
Arkadaşlara 'bu koyda ömür boyu yaşarım' diyorum, 'sıkılırsın' diyorlar. Nasıl sıkılır insan bu renkte bir denizden, insanı adeta sarhoş eden oksijenden, sabah tam karşıdan doğan güneşten.
Yorumlar